“The Machine Stops” Nesnelerin İnterneti (IoT): Geleceğin Teknolojisi
İnternet hayatlarımızı soyut açıdan tamamen değiştirdi: arkadaş edinme tarzımız ve ilişkileri sürdürme şeklimiz, haberleri ve bilgileri içselleştirmemiz, eğlenceyi tüketim şeklimiz ve daha fazlası. Şimdi de tüm bunların son ayağı olan Nesnelerin İnterneti (IoT) ise çevremizi ve bedenimizi gerçek manada izleme ve kontrol etme vaadinde bulunuyor. Eğer bu yeni ve birleştirici ağ beklendiği gibi gelişirse hali hazırda yaptığımız ışığı yakma, termostatı ayarlama ve manavdan alışveriş yapma gibi günlük hayatın basit eylemlerini köklü bir biçimde değiştirecektir. Sadece akıllı telefonumuzun ekranı yardımıyla bunlardan daha fazlasını yapabiliyor olacağız. Daha yakından bakarsak, bu teknoloji insanın üzerine düşen işi geliştiriyor veya indirgiyor diyebiliriz.
Her yeni teknolojide olduğu gibi bu teknolojinin de hangi değişimleri tetikleyeceğini tam olarak öngöremiyoruz. Ancak 20. yüzyıl romancısı ve Howards End ile A Passage to India ’nın yazarı E. M. Forster ’dan ilham alabiliriz. Kendisi “ The Machine Stops ” (1909) adlı fütüristik kısa hikayesinde benzer bir evrensel öngörüde bulunmuştur. Bu öngörüde teknoloji insanlığın tüm ihtiyaçlarına cevap vermektedir.
Forster kendi döneminde büyük teknolojik değişiklikler olarak gösterilen otomobilleri ve hava araçlarını pek sevmemiştir. 1908 yılında,
“…eğer yaşlı bir insan olana kadar yaşarsam gökyüzünün de yollar kadar tehlikeli olduğunu göreceğim… Bilim insanoğlunu özgürleştirmek yerine…
onu makinelere köle haline getiriyor,”
demiştir. Forster’in bu tepkisi, eserinin tonunu anti-Ütopya olarak göstermektedir. Eleştirmen ve siyasi yazar George Woodcock The Sewanee Review ’deki “ Utopias in Negative ” adlı makalesinde “ The Machine Stops ” eserini iki önemli distopik romanın öncüsü olarak adlandırmıştır. Bunlar Yevgeny Zamyatin ’in We (1920) ve Aldous Huxley ’in Brave New World (1932) adlı romanlarıdır.
Forster’in “The Machine Stops”taki kötümser bakış açısı bizleri “sadece birleşmeye” teşvik eden ünlü vecizesinden kaynaklanmaktadır. Forster’in makinelerin yükselişiyle birlikte kendisi gibi “ruhların” yok olmasından duyduğu korkunun yanı sıra bu hümanistik değer onun teknolojinin insanlara neler yapabileceği üzerine yaptığı yorumlarını şekillendirmektedir ki bu yorumlar günümüzde bile üzerine düşünmeye değerdir.
Keza Forster’in hikayesiyle Nesnelerin İnterneti’nin ilk sürümü arasında çok sayıda benzerlik vardır. Britanyalı teknoloji uzmanı Kevin Ashton “ Nesnelerin İnterneti ” deyimini ilk defa 1999’da kullandığında bu deyim tek bir temel fikri kapsıyordu: montaj bandında ihtiyaç duyulan parçalar gibi gerçek nesneleri algılanabilir küçük kablosuz çiplerle etiketlemek. Böylece herbir “şey” internet üzerinden zaman ve boşlukta takip edilebilecekti. Ashton, iş dünyası ve tüketiciler için faydalı olan kaynakların ve ürünlerin yetkin yönetiminde Nesnelerin İnterneti teknolojisinin yararlı olabileceğini düşünüyordu. Fakat kendisi daha sonra verilerin yanı sıra gerçek şeyleri de yönlendirmek için bilgisayar kullanımına daha geniş bir anlam ve derinlik keşfetmiştir. Kendisi şunları yazmıştır:
Bizler de tıpkı çevremiz gibi fiziksel varlıklarız. Ekonomi, toplum ve yaşam mücadelesi fikirlere ya da bilgilere dayanmaz — nesnelere dayanır. İkilleri yiyemezsiniz [ya da] sıcak kalmak için onları yakamazsınız… Fikirler ve bilgiler önemlidir ama nesneler daha çok önem arz etmektedir.
Artık Forster’in hayal ettiği dünyadakine benzer şekilde gerçek nesneleri birçok şekilde yönetiyoruz. Nesnelerin İnterneti teknolojisi artık çevremizi, sağlığımızı ve gizliliğimizi etkin bir biçimde etkileyen aygıtları da kapsıyor. Bu aygıtlar arasında uzaktan kumandalı ışık kaynakları, sıcaklığı otomatik olarak ayarlayan termostatlar ve trafiği izleyen ya da eylemlerimizi inceleyen kameralar bu aygıtlara örnek olarak gösterilebilir. Bu teknolojinin öncü geliştiricilerinden MIT mühendislik profesörü Sanjay Sarma “herbir ampül, fan ve aygıtın” eninde sonunda Nesnelerin İnterneti’nin bir parçası olacağını ve bu eğilimin aşikar olduğunu düşünüyor.
Google, Apple ve diğer şirketler Nesnelerin İnterneti teknolojisinde potansiyeli ileriye taşımak ve imkanları arttırmak için uğraşıyorlar. Güney Koreli elektronik şirketi LG, sütünüz ya da yumurtanız azaldığında otomatik olarak sipariş vererek hayatı kolaylaştırması beklenen “internet bağlantılı buzdolabı” yapıyor.
Öte yandan, Google’ın 2014’te 3.2 milyar dolara satın aldığı Nest firması tarafından üretilen internet bağlantılı termostat gibi başarılı Nesnelerin İnterneti aygıtları da mevcuttur. Bu aygıt kullanıldıkça öğrenebilen tarzda yapılmıştır. Böylece bu aygıt en nihayetinde optimum konfor sağlamak ve ısıtma-soğutma nedeniyle oluşan faturalarda tasarruf yapmak için evin doluluk oranına ve günün hangi zamanında olunduğuna bağlı olarak evin ısısını otomatik olarak ayarlamaktadır. Başlangıçtaki bazı sorunlardan sonra bu termostat artık genel olarak beğenilmekte ve en azından orta seviyede enerji tasarrufu sağlamaktadır. Geleneksel termostatlardan çok daha pahalı olmasına rağmen yüksek satış rakamına ulaşılmıştır.
Nesnelerin İnterneti aynı zamanda ışık yayıcı diyotlardan (LEDler) yapay ışık elde eden yeni teknolojik gelişmenin de doğal bir partneridir. 2014’te Nobel Ödülü kazanan araştırmadan sonra bu katıhal aygıtları az elektrik harcayan ışık kaynakları olarak piyasaya sürüldü. Yılların ardından renkli ve beyaz ışık yayabilir ve internet üzerinden kontrol edilebilir hale geldi. Evlerde veya yerleşik sensörleri olan yeni kentsel LED ışıklandırması döşeyen Kopenhag gibi şehirlerde tamamen LEDle ışıklandırılan yerler ambiyans yaratma ya da gerçek zamanlı Nesnelerin İnterneti kontrolü üzerinden duruma göre trafiği yönlendirmeye olanak sağlamaktadır.
Nesnelerin İnterneti teknolojisine sıcaklığın ya da ışıklandırmanın çevresel etkenlerini yerleştirerek Forster’in “The Machine Stops”ta gösterdiği geleceği yakalayabiliriz ki bu gelecekte insanoğlu teknoloji aracılığıyla varlığını sürdürmek için Dünya’nın yüzeyini terk ediyordu. Tıpkı herkes gibi Forster’in ana karakteri Vashti de pek nadir terk ettiği yeraltındaki bir odada yalnız başına yaşıyordu. Bunun nedeni de Makine adı verilen karanlık bir zeka ve mekanizma aracılığıyla tüm ihtiyaçlarını karşılayabilmesiydi.
Makine bu yeraltı dünyasına ışık ve havalandırma sağlıyordu ve insanlar bunun Makine’nin içinde fiziksel olarak ayrılmış olsalar da Makine onları birbirlerine bağlıyordu. Vashti’nin odasında pek az şey vardır ama Forster Makine’nin Vashti’yi “sadece dünyada önem verdiği kişilerle iletişime sokuyordu.” Vashti, video ve ses aracılığıyla herhangi bir bireyle sohbet edebiliyor ya da bir gruba konuşma yapabiliyordu. Uyarılma ya da rahatlama içinse Makine aracılığıyla edebiyat ya da müzik gibi seçimler yapabiliyordu.
Buradaki sosyal etkileşim ve eğlence esrarengiz bir biçimde internetin günümüzde Facebook, Skype, iTunes vb. platformlar aracılığıyla verdiği hizmetler üzerine öngörüde bulunmaktadır. Fakat buradaki Makine her kişi için insanlığın tüm maddesel isteklerini, yemek tedarikini, giysileri ya da istek üzerine sıcak veya soğuk banyoyu sağlayarak günümüz teknolojisinden çok daha fazlasını sunuyordu. Ayrıca, Makine her odaya kurulan ekipman aracılığıyla ihtiyaç halinde bireyselleştirilmiş tıbbi tanı ve bakım hizmetleri de sunmaktadır.
Vashti bu izole ve durağan varoluşu tamamen kabul etmekte ve bu durumun hem kendisi hem de insanlık için fiziksel ve duygusal anlamda neye mal olduğundan habersiz kalmaktadır. Vashti cüce gibi “mantar kadar beyaz yüzlü… kundaklı bir et yığınına” benzemektedir. Oğlu Kuno’yu önemsese de diğer insanlarla doğrudan iletişime direnç göstermektedir. İnsan dokunuşu duygusal ve anlamsal olarak hayattan tamamen sökülmüştür ve cinsellik üreme amacıyla Makine tarafından küçük çiftlere indirgenmiştir.
Ancak hikayedeki herkes bu hayatı benimsememektedir. Kuno bir defasında Doğa’yı hayretler içerisinde izlediği ve sonunda insanlığın kaybolduğunu anladığı yeryüzüne çıkışı için Makine’ye başkaldırmıştır. Fakat bu farkına varma durumu çok gecikmiş bir eylemdir ve Makine artık arıza çıkarmaya başlamıştır. İlk başlarda sunduğu müziklerde bazı kesilmeler olur. Daha sonra ise ışıklandırması, yemekleri ve tıbbi hizmetleri sorun çıkarmaya başlar. Son sahnede, Makine artık tamamen durarak Vashti, Kuno ve diğer biçare kalabalığı karanlıkta ölüme terk eder. Tek çözüm hayatta kalan az sayıda insanın yeryüzünde Doğa’nın içinde insanlığı yeniden yaratmasıdır.
Forster’in hikayesi felaketle sonuçlanıyor ama Nesnelerin İnterneti teknolojisi bizi nereye götürürse götürsün insanlığı bir yeraltı felaketine götürmeyecektir. İyimser olmak gerekirse, Nesnelerin İnterneti teknolojisinin genel kabul görmesi ve dikkatli kullanılması halinde insanlığa faydalı olabilir. Aksi halde, fütursuzca kullanıldığında insanlığın potansiyelini düşürebilir. Bunlardan hiçbiri yakın bir gelecekte olmayacak ama Makine’nin yapabileceklerinin tohumları internette ve Nesnelerin İnterneti’nde varlığını çoktan göstermiştir. Örneğin, eşyaların hızlı ve geniş ölçekli dağıtımında hayata geçmiştir bile. Tıpkı yeraltındaki odasında oturan Vashti gibi birçoğumuz mağazadan alışveriş yapıp evimize taşımıyoruz. Bunun yerine internetten sipariş verip teslimatı bekliyoruz. Amazon gibi perakendeciler daha hızlı teslimatı sürekli zorladığı için çok uzun süre beklememiz de gerekmiyor. İnsansız dağıtım kamyonları ve hava araçları Nesnelerin İnterneti teknolojisine katıldığında teslimat süreleri daha da kısalacaktır.
Teslimat kültürü yemek sektörüne de yayılmış durumda. İnternet üzerinden hazır yemek siparişi giderek yaygınlaşıyor ki bu popülarite sırf kısa sürede sıcak pizza almanın da ötesinde anlamlar taşıyor. 15 şehirde bir saat içinde teslimat yapabilen Instacart gibi firmaların çabaları sayesinde internet üzerinden market alışverişi yapmak da artık mümkün. Nesnelerin İnterneti yemek teslimat sistemlerinin gerçek manada etkin hale gelmesi durumunda dünya üzerinde yiyecek sıkıntısı çeken yerlere yiyecek göndermek gibi faydaları da olacaktır ki bu da küresel yiyecek yetersizliğinde büyük kriz olarak görülen durumun çözümüne katkı sağlayacaktır.
Tıp alanıda da internetin ve Nesnelerin İnterneti teknolojisinin rolü giderek büyümektedir. Bu hizmetler bir doktorla yüz yüze görüşmenin yerini hiçbir zaman alamayabilir ama tıbbi kayıtlar ve MRI sonuçları gibi görüntülemeleri ve kalp hastaları için kalp atışlarını düzenleyen aygıtlar gibi kablosuz bağlantıyla izlenen tıbbi aygıtları da içeren uzaktan konsültasyonun yükselişi de aşikardır. Ayrıca, aktivite seviyeleri, kalp atım hızları, uyku alışkanlıkları vb. şeyleri takip eden Fitbit gibi giyilebilir kişisel aygıtlar da büyük bir patlama yapmıştır. Kablosuz olarak toplanan ve analiz edilen bu gerçek zamanlı veriler daha yüksek sağlık bilinci için insanları motive edebilir ve daha iyi tıbbi bakıma yol açabilir.
Gelecekle ilgili bu olasılıklar Environmental Health Perspectives’te yazan Ernie Hood gibi gözlemcileri Nesnelerin İnterneti teknolojisinin insanoğlunu daha sürdürülebilir bir dünyaya taşıyabileceğine ikna etmiştir. Fakat Forster’in teknoloji hakkındaki görüşlerini de aklımızda tutarak bu teknolojinin karanlık ve potansiyel olarak tehlikeli etkilerini de göz önünde bulundurmalıyız.
Karşımızda duran olasılıklar da iki tanesi ise gizlilik sorunu ve hayatımıza dahil olan fiziksel ihlallerdir. Zararsız gibi görünen Nest termostat bile evin hangi zamanlarda boş olduğunu takip ederek özel bilgiyi potansiyel olarak savunmasız hale getiriyor. En uç örnek ise tıbbi bilgileri ele geçirmek ya da imkansız olmamakla birlikte uzak bir ihtimal de olsa cinayet işlemek için bir bilgisayar korsanının kablosuz kalp aletine erişmesi senaryosudur. Ayrıca, şehir ışıklandırmaları gibi bütünsel Nesnelerin İnterneti sistemlerinde güvenlik ihlalleri olması halinde sonuç Forster’in hikayesindeki gibi geniş çapta can yakıcı olabilir. Ciddi anlamda güçlü güvenlik Nesnelerin İnterneti teknolojisi için olmazsa olmazdır.
Başka bir mesele daha önümüzde durmaktadır. Nesnelerin İnterneti teknolojisini hangi nihai otorite kontrol edecektir? “The Machine Stops” hikayesinde insanlık sonunda Makine’ye bir Tanrı gibi tapmıştı. Günümüzde bazı insanlar teknolojiye din gibi bir bağlılık gösterse de teknolojiye dinsel bir ağırlık vermiyoruz. Fakat hayatlarımızı Nesnelerin İnterneti teknolojisine teslim ederken bu teslimi gerçekten Google’a mı yapıyoruz? Joseph Janes de “Google Stops” eserinde bu soruyu sormaktadır. Yoksa kısaca GAFA (Google, Apple, Facebook ve Amazon) larak adlandırılan daha büyük bir tekno-şirket “Tanrı”ya mı hayatlarımızı teslim ediyoruz?
Nesnelerin İnterneti’nin en az öngörülebilen yönü ise insan doğasının onunla nasıl başa çıkacağıdır. Forster’in hikayesinde bodur, mantar kadar beyaz, hiç güneş yüzü görmemiş Vashti, aktif doğal yaşamı teknolojinin mümkün kıldığı pasif yapay yaşamla değiştiren insanlığı temsil etmektedir. Günümüzde obezitenin yanında yiyecek yetersizliği de varsa, bazı kültürlerde insanların hayatta kalmak için çok çalışması gerekiyorsa ve diğer kültürlerde egzersiz isteğe bağlıysa (ve genellikle reddediliyorsa) bir tuşla veya parmak hareketiyle Nesnelerin İnterneti teknolojisi insanlığa tüm ihtiyaçlarını eşit ölçüde verebilecek midir?
Top comments (0)